top of page
  • Yazarın fotoğrafıTuğba Coşkuner

ALIÇLARIN ALTINDA NELER GÖMÜLÜ?

Marita Conlon-McKenna ülkemizin yazın dünyasında pek tanınan bir kalem değildir. Oysaki kendisi, İrlanda’nın en çok okunan çocuk edebiyatı yazarları arasındadır ve işlediği konular îtibâriyle de “çocuklara yönelik târihî kurgu” alanında bu işin erbaplarınca oldukça başarılı kabul edilir. Meselâ, bahsedeceğimiz kitap 13 dile çevrilip kendi ülkesinde 200 binden fazla satılmıştır. 1990 yılında okuyucuyla buluşan serinin birinci kitabı Alıçlar Altında ilk kez tam 27 yıl sonra Türkçe’ye, Gençokur’un bünyesinde ve Rabia Kesik’in çevirisiyle kazandırıldı.


Amansız Bir Felâket

1845-1850 yılları arasında İrlanda’da diğer Avrupa ülkelerinden çok daha acımasız ve “Büyük Kıtlık” ismi verilen doğal bir soykırım baş gösterdi. Mahsullere dadanan haşereler, fakirlik, mevsim şartları ve Osmanlı Sultanı Abdülmecid Han dışında çevreden neredeyse hiç yardım gelmemesi İrlanda halkını göçe zorladı. Salgın hastalıkların zayıf bünyeleri daha çabuk ele geçirmesi ve üstte de saydığımız acı hâdiseler sebebiyle 1 milyondan fazla İrlandalı o kıtlıkta hayatını kaybetti. Bu elim hâdise hem İrlanda halkında hem de diğer ülkelerde onulmaz yaralara sebep oldu. İşte Marita Conlon-McKenna da tam adı “Açlığın Çocukları-Alıçlar Altında” olan kitabıyla Büyük Kıtlık’ı gençlere uygun bir üslupla kaleme alan nâdir ve yetkin yazardan biridir.


Eser boyunca kıtlık, üç çocuğun gözünden ve verdikleri hayatta kalma mücâdelesinin üzerinden anlatılır. Yetiştirilen ürünlerin hastalığa yenik düşmesi, kıtlığın kapıda olduğunu gösteren o acı çanı çalar. Zaten büyük oranda tek odalı barakalarda yaşayan halk, yataklarında ya da göç sırasında ölmek arasında bir tercih yapmak zorunda kalır. Birçok aile yakınlarını gömecek yer bulamaz ki bulsa bile mezarlığa kadar gidip bir cenâze töreni düzenleyecek şart ve imkâna sahip değildir. Hatta ölenlerin kurtulduğuna inanıldığı için arkalarından pek de fazla gözyaşı dökülmez.


Ölümden Beter Bir Yolculuk

Açlığın, soğuğun, hastalığın pençesindeki bu üç küçük çocuk, birazcık daha olsa yaşayabilmek için annelerinin küçüklük hâtıralarını süsleyen ama şu an hayatta olup olmadıklarını dahi bilmedikleri teyzelerinin pek de hatırlamadıkları o çok uzaktaki evlerine doğru yola çıkar. Ormanlardan akarsulardan ve çöl gibi sıcak arazilerden geçerler. Vahşi hayvanlarla savaşmak, yiyecek için avlanmak ve onları pişirmek için de ateş yakmak zorundadırlar. Diğer insanlardan da yardım isteyemezler çünkü ölümle sonuçlanan bulaşıcı hastalıkları kapmayı göze alamazlar. En büyüklerinin 11 yaşında olduğu bu üç kardeş, kitap boyunca okuyucu hem kahkahayla güldüren hem de ağlatan etkileyici bir mâcerânın onurlu kahramanlarıdır.


Açlığın çocuklarının anneleri ya da babaları yok mudur? Alıç ağacını serinin ilk kitabına ismini verdirecek kadar önemli kılan nedir? Teyzeler hâlâ hayatta mıdır? Menzile varabilmişler midir? Varabildilerse onları hayallerindeki gibi şartlar mı bekliyordur? Yaşamak umuduyla arşınladıkları yolun engelleriyle bu küçücük çocuklar nasıl başa çıkmıştır? Kayıp vermişler midir? Her ne kadar açlığın hüküm sürdüğü bir ülke de olsa devletin bu çocukları koruyor olması ve onlara sâhip çıkması gerekmez miydi?


Tüm bu soruların cevapları, 138 sayfa olan ve bir solukta bitecek, 11+ çocuklarca ve tüm yetişkinlerce mutlaka okunması gereken bu kitabın iki kapağı arasında. “Dostlara emir, diğerlerine tavsiye,” cümlesiyle ısrarla önerebileceğimiz bu eserin ve yazarının, çocuk ve gençlik edebiyatımızda daha fazla yer edinmesi gerektiğini düşünüyoruz. Bu yazının da Marita Conlon-McKenna’nın diğer kitaplarının çevirisine vesîle olması umudunu taşıyoruz.


Dipçe: Fotoğraf Elif Köroğlu'na aittir ve bu yazı OKUR dergisinde yayınlanmıştır.



Comments


bottom of page