Şiir; dinginleşmek, gevşemek ya da coşmak isteyen insana özgü bir mekândır. İçerisinde neredeyse her şeyi yaşamanın veya yaşatmanın mümkün olduğu melankolik bir türdür. Çoğu zaman da bir tembellik vâhası, bir aylaklık kaçamağıdır. Ancak şiir, çocukların böyle duygular hissetmeye veya onları diğer insanların eteklerine dökmeye hiç ihtiyacı yokmuş gibi daha çok yetişkinlerce ve yetişkinler için yazılır, yine onlar tarafından okunur.
Biz hâl lisanımızla şiirin çocukların üzerinde eğreti durduğunu ya da onların kalemlerine yakışmadığını îmâ ederiz. İlla bu konuda deneyim kazanmaları gerekiyorsa da konu verip ısmarlama dizeler yazdırırız. Birçoğumuz da genelde onlara, onların akıllarını ve kalplerini küçümseyen satırları layık görür. Bunu, onlar adına yazılmış şiirlerden rahatlıkla anlayabiliriz.
Çocuklardan şiir okumalarını istesek bunu gırtlaklarını yırtarak, camı pencereyi indirerek yapmalarını daha uygun buluruz. Yarışmaları hep daha çok bağıran çocuklara kazandırırız. Şiiri, onlar için hayal kırıklarıyla beraber ongunluklarını da yazınsal bir şekilde dışa vuracak bir durak olmaktan çıkarıp sadece bir silaha ya da öfke kontrol aracına indirgeriz. Sonra da, kum torbasından ya da bir boks müsâbakasından farkı kalmayan bu edebî türü sevmelerini bekleriz. Oysa bu arada çocuklar böylece şiire dâir ne kadar haz varsa hepsini tek tek ıskalarlar.
Rüyalarını bile siyah beyaz gören yetişkinlere has bu ironik duruma ve kakafoniye rağmen, şiir çocuklar için hâlâ güzel sığınaklardan biridir. Ve şükür ki bu dünyadan hâlâ çocukların kalpleri için dizeler ören Shel Silverstein gibi düşleri çiçeğe durmuş insanlar geçiyor.
Kaldırımın Bittiği Yer, ismi îtibâriyle de dikkatleri çeken yenice dilimize kazandırılmış bir şiir kitabı. Epsilon Yayınları’ndan okuyucusunu kucaklayan eser, tasarım ve içerik bakımından birçok türdeşini saf dışı bırakacak kadar yetkin. Zaten kendi şiirlerini, en az kendi şiirleri kadar özgün bir şekilde çizebilen kaç şâir daha vardır?
Kitabın iki kapağı arasına ancak çocukların düşünebileceği ve yaşayacağı absürtlükte onlarca şiir sıralanmış. Yetişkinlere mâzîye giden bir bilet kesen ve binlerce kez yapmış olmalarına rağmen kendilerine bile îtiraf edemedikleri küçüklük muzırlıklarını hatırlatan satırlar bunlar. Aynı zamanda bıyık altından güldüren, şaşırtan, neşelendiren, ağlatan, düşündüren, hissettiren, kalbinizi çocuk mâsûmiyetiyle ovalayıp temizleyen…
Yazar delişmen bir bakış açısına sâhip olduğunu neredeyse her dizesiyle ispatlamış. Yoksa söyler misiniz kim inanır ki; bir aslanın ağzında da şiir yazılabileceğine, timsahların diş doktoruna muâyene olabileceğine, bir kadının bir balinayı kuyruğundan başlayarak tümüyle yiyip bitirebileceğine, bir kar tanesinin ağlayabileceğine, bir taşla Güneş’i devirebileceğimize, boyumuz üç santim olsaydı okula solucanın sırtına binip gidebileceğimize, karasineklerin insanlarla konuşabileceğine ve gökyüzünün bir mercimek çorbasından daha güzel kaşıklanabileceğine?
Çeviri olmasına rağmen epey iyi kotarılmış ve şâirin vermek istediği his neredeyse aynıyla Türkçeye aktarılmış bu eser otoritelerce birçok kez “100 Büyük Çocuk Kitabı” ve “Öğretmenlerin Çocuklar İçin Önerdiği Kitaplar” listelerine girmiş. Bunlar da hak verirsiniz ki kitabın okunması gerektiği yönündeki tezimizi epey güçlendiriyor.
Merceği Silverstein’den tekrar bize çevirirsek… Şiir yaratıcılık, özgünlük ve algı sağlamlığı gerektirdiği için şimdilik icrâ memuru veya yatılı okul müdîresi ciddiyetindeki okul kitaplarımızdaki çalışmalarla çocuklarda şiir sempatisi oluşturamayacak gibiyiz. Oysa çirkinden bahsederek güzelleşilmediği düsturunca çoğu problemi, şikâyetlenmeyi bir kenara bırakıp, şiirle çözebiliriz. Çünkü şiir, kalplere empati yeteneği üflemekle berâber hırkamıza yapışmış dikenleri ayıklamamıza da yardımcı olur. Çocukların umut iksiri demlemelerine de… Kaldırım Bittiği Yer gibi. Ne dersiniz, belki de kaldırımın bitmesiyle başlıyordur her şey… Kim bilir?
Dipçe: Fotoğraf Elif Köroğlu'na aittir.
Comments